Yapay Zekâya Adım Adım

 

KPMG, pandemi sonrası yeni gerçekliğin en önemli oyuncularından olan yapay zekânın iş dünyasındaki uygulamalarını inceledi. KPMG’nin ‘Yapay Zekâ Dünyasında Yaşamak’ adlı yapay zekâ (YZ) gelişim raporu, ABD’deki beş sektörde örnek uygulamalara bakarak şirketlerin bu konudaki zorluklarını analiz ediyor. Rapora göre yapay zekâ uygulandığı sektörlerde fark yaratıyor. Şirketler yapay zekâ etiği ve veri okur yazarlığı konularında çözümlere yoğun mesai harcıyor.

 

KPMG ‘Yapay Zekâ Dünyasında Yaşamak’ başlıklı araştırmada ABD’deki sağlık hizmetleri, finansal hizmetler, ulaşım, teknoloji ve perakende sektörlerindeki yapay zekâ uygulamalarını inceledi. Farklı şirketlerden 751 katılımcıyla yapılan araştırmada bu sektörlerin YZ süreçleriyle ilgili sorulara yanıt arandı. Araştırma, uygulamada yapay zekâ ile ilgili ortaya çıkan sorunlara, algılanan risklere ve zorluklara ışık tutuyor. Yapay zekânın iş süreçlerine entegre edilmesinde zorluklar olsa da cesaret verici bir etkileşim derinliği göze çarpıyor. Rapor, yapay zekânın uygulandığı sektörlerde gerçek bir etki yaratmaya başladığını gösteriyor. Farklı endüstrilerden katılımcılar yapay zekânın iş yapma şeklini sağlık alanında tıbbi bakıma erişimi iyileştirmekten, perakende satışta müşteri hizmetleri sorunlarını azaltmaya kadar değiştirdiğini söylüyor. Zorluklar konusunda ise hayli ortak nokta var. Katılımcıların yüzde 46’sına göre zorluklar listesinin başında teknoloji yeteneklerini anlama eksikliği geliyor.  Bunu yüzde 36 ile eğitim eksikliği ve yüzde 32 ile yatırım finansmanı yetersizliği izliyor.

Araştırmayı değerlendiren KPMG Türkiye Teknoloji Sektör Lideri Gökhan Mataracı, yapay zekâ süreçlerinde ilerleyen şirketlerin odaklandığı iki konuya dikkat çekti. Araştırmaya katılan her 10 kişiden 9’unun iş süreçlerinde karar verecek yapay zekâya yardımcı olmak için her şirketin bir yapay zekâ yönetim politikası uygulaması gerektiği görüşünde olduğuna değinen Mataracı, “Yapay zekânın sağlam bir temele dayanması gerekiyor. Araştırmada yer alan şirketlerin yüzde 44’ü zaten etik bir kod uyguladığını, geri kalanların üçte biri de konu üzerinde çalıştığını söylüyor. İşletmelerin organizasyonu ve iş gücü değişimini yönetmeye paralel olarak yapay zekâyı sorumlu bir şekilde oluşturmak ve yönetmek gibi bir görevi daha var. Şirketler algoritmaların tasarımının kurumsal değerler, kalite ve güvenlik standartlarıyla uyumlu olması için çalışıyor. Neticede algoritmalar, işle ilgili karar vermede giderek daha önemli bir rol oynuyor, bu nedenle insanların bu kararlara güvenmesi çok önemli. Bunu yapmak için, uygun kontroller ve yönetişim yoluyla YZ modellerinin bütünlüğünü, adaletini, açıklanabilirliğini ve dayanıklılığını sağlamak gerekiyor” dedi.

Araştırmanın veri okur yazarlığını geliştirme gerekliliğini güçlü biçimde işaret ettiğini vurgulayan Gökhan Mataracı, şöyle konuştu:

“Veri okuryazarlığı önce bir veri kültürü oluşturmakla ilgili. Çalışanların iş sorunlarını çözmek için veri analizine yöneldiği bir zihniyetten söz ediyoruz. Şirketler çalışanların bunu yapmalarına yardımcı olmak için giderek daha fazla veri bilimcisi işe alıyor. Bu veri bilimcilerin çalışan popülasyonuna ne kadar iyi entegre oldukları, veri okuryazarı bir işgücüne ulaşmada fark yaratabilir. Yapay zekânın şirketlere sağlam bir şekilde yerleşmesi için en önemlisi ekiplerin YZ okuryazarlığını geliştirmek. Burada amaç tüm kaynakları veri bilimcilere yönlendirmek değil daha çok ekiplerin yapay zekânın organizasyon içinde oynadığı rolü anlamalarına ve işler üzerindeki etkisine uyum sağlamalarına yardımcı olmaktır. Görevleri, rollerinin bir parçası haline gelen yapay zekâ odaklı anlayışlara ve süreçlere hem meydan okumak hem de güvenmek için onları doğru araçlar ve bilgilerle hazırlamaktır. Bu aynı zamanda temelde bir değişim yönetimi uygulamasıdır.”

Araştırmadan dikkat çeken bazı başlıklar şöyle;

Beş sektörden katılımcılar, yapay zekâ uygulamaları içerisinde en çok makine öğrenimi (yüzde 48) ve robotik süreç otomasyonunun (yüzde 41) etkilerinin öne çıktığını düşünüyor. Yapay zekânın faaliyetlerini ve müşteri iletişimlerini nasıl etkilediği sorulduğunda, sağlık sektöründeki katılımcıların yüzde 89’u verimliliğin artığını belirtti. Aynı zamanda sağlık sektörü katılımcılarının yüzde 91’i hastaların sağlık hizmetlerine erişiminin arttığını düşünüyor. Perakende sektöründen katılanların yüzde 80’i müşteri hizmetlerine ilişkin sorunların yapay zekâ sayesinde hafiflediğini bildirdi.

Finansal hizmetler sektöründeki katılımcıların yüzde 85’i yapay zekânın suistimal vakalarını tespit edebileceğinden emin. Sağlık sektörü katılımcılarının yüzde 68’i yapay zekânın hastalıklara tanı koyabileceğini düşünüyor. Taşımacılık sektöründe, katılımcıların yüzde 82’si önümüzdeki on yıl içerisinde otonom araçların hayata geçmesini bekliyor. Yüzde 35’lik bir kesime göre ise, otonom araçlar önümüzdeki beş yıl içerisinde hayatımıza girebilir.

Yapay zekâ uygulamalarında son durum

Teknoloji sektöründen araştırmaya katılanların yüzde 63’ü şirketlerinde yapay zekâ uygulamalarının kullanım aşamasında olduğunu belirtti. Sağlık sektöründe ise bu oran yüzde 37 olarak kaydedildi. Spektrumun orta kısmında ise yüzde 55 ile taşımacılık, yüzde 52 ile perakende ve yüzde 47 ile finansal hizmetler yer aldı. Katılımcıların çoğu şirketlerinin yapay zekâ uygulamalara geçiş hızından memnun olsa da, uygulamaların faaliyetlerinde daha geniş yer bulmasını bekliyor.

Sektörlere göre engeller

Sektörlerin yapay zekâ uygulamalarının devreye alınmasında neden daha hızlı hareket etmediği sorulduğunda, kişisel verilere yönelik düzenlemeler karşımıza çıkıyor. Bu özellikle sağlık sektöründe daha net bir şekilde gözleniyor. Sağlık sektöründe hastaların hassas nitelikteki kişisel verilerinin korunması için gerek fiziksel gerekse de ağ ile ilgili bir takım güvenlik önemleri söz konusu. Finansal hizmetler sektöründe de Bunu göz önünde bulunduran şirketler verileri, yapay zekâ uygulamalarının gereksinimi olan bulut uygulamalarına yüklemekten kaçınıyordu. Yasal düzenlemelere uygun olarak geliştirilen güvenilir bulut uygulamalarıyla birlikte bu önyargı kırılmaya başladı.

Perakende sektöründe ise daha farklı bir durum söz konusu. Perakendeciler, diğer sektörlerdeki şirketlere göre yapay zekâ uygulamalarına daha hızlı bir giriş yaptı. İlk kullanımlar daha çok müşteri segmentasyonu gibi pazarlamayla ilgili fonksiyonlarda gözlendi. Bu uygulamaları orta ve arka ofislerde hayata geçiren şirketler şimdilerde özellikle maliyet tasarrufu konusunda daha yeni yeni fayda sağlamaya başladı.

Bu aşamada şirketlerin, çalışanlarına veri okur yazarlığı kazandırması önem taşıyor. Veri okuryazarlığını çift taraflı olarak düşünebiliriz. Veri bilimcileri teknoloji konusunda uzmanlık sahibi, ancak çalışanlar uygulamaları işletme ihtiyaçlarını baz alarak gözden geçirebiliyor.

Çalışanların yapay zekâ konusundaki endişelerine bakıldığında, her 5 çalışandan 2’si iş kaybından endişe duyuyor. Yüzde 70’lik bir kesim de yapay zekânın veri güvenliği karşısında bir tehdit oluşturabileceğini düşünüyor. Çalışanların yüzde 90’ına göre, şirketlerin yapay zekâ konusunda belirli etik ilkeleri uygulamaya koyması gerekiyor.

Şirketler dijitalleşme alanında artan beklentileri karşılamak için yapay zekâ teknolojilerine yönelik Ar-Ge yatırımlarını artırmayı düşünebilir. Aynı zamanda çalışanlarına veri okuryazarlığı kazandırarak, veri odaklı bir kurum kültürü oluşturması destek sağlayabilir. Algoritmalar, şirketlerin karar verme süreçlerinde etkin bir rol almaya başladı Buna göre, gizlilik ve güvenlik sorunlarının değerlendirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması önem taşıyor.