Dijital Biz Dergisi | Özel Röportaj

 

Bilal TOPÇU

Teknopark İstanbul

Genel Müdür

Kasım 2020

 

Yüksek Teknoloji Üreten Şirketleri ve Girişimcileri Destekliyoruz

 

Savunma sanayii, uzay/havacılık ve denizcilik gibi 8 odak sektörde yüksek katma değerli teknolojiler üreten 332 şirket ve 100’ü aşkın girişim ve girişimci grubu Teknopark İstanbul’da faaliyet gösteriyor. Toplamda 6.025 nitelikli Ar-Ge mühendisi kampüsümüzde istihdam ediliyor. 1000 Ar-Ge firmasına, 500 kuluçka girişimcisine ve 43.000 nitelikli Ar-Ge mühendisine ev sahipliği yapmayı hedefliyoruz.

 

Kurumunuz, sektörünüz ve faaliyet alanlarınız ile ilgili bilgi verebilir misiniz?

Teknopark İstanbul’da savunma sanayii, uzay/havacılık ve denizcilik başta olmak üzere 8 odak sektörde yüksek katma değerli teknolojiler geliştiren şirketlere ev sahipliği yapıyoruz. Teknopark İstanbul’da şu anda; Aselsan, TUSAŞ, TEI, Roketsan, STM, BMC Power gibi ana yüklenicilerden Aspilsan, Yaltes, C-Tech, Altınay Havacılık, Pavotek, Femsan, Armelsan, Figes gibi yüksek teknoloji üreten 332 şirket ve 100’ü aşkın girişim ve girişimci grubu faaliyet gösteriyor. Toplamda 6.025 nitelikli Ar-Ge mühendisi kampüsümüzde istihdam ediliyor. Teknopark İstanbul’da 2067 milli ve yerli proje çalışmaları yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. Tüm etap inşaatlarımız tamamlandığında ve firmalarla, üniversitelerin inşa ettikleri binalar da faaliyete girdiğinde toplamda 1000 Ar-Ge firmasına, 500 kuluçka girişimcisine ve 43.000 nitelikli Ar-Ge mühendisine ev sahipliği yapmayı hedefliyoruz. Teknopark İstanbul olarak girişimcileri desteklemeyi, teknoloji ihracatına ek olarak savunma sanayiinde yerli projelerin önünü açmayı ve ülkemizin geleceğini etkileyen daha birçok konuyu görev ediniyoruz.

Dijital Dönüşüm konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye dijital dönüşümde hangi aşamada? Kurumunuz hangi aşamada, planlarınız nelerdir?

Dijital dönüşüm, özellikle pandemi sürecinde ivme kazandı ve dijitalleşmeye yönelik talep giderek arttı. Bu dijitalleşme talebi ve hızı tüm dünya ülkelerinden derinden hissedildi ve belki de on yıllara yayılacak bu dönüşüm serüveni sekiz ay gibi bir sürede tamamlandı ve yeni dijital dönüşüm süreçleri heyecanla bekleniyor. Hal böyle olunca ülkemizin de bu dijital dönüşümden geri kalması düşünülemez. Bu kapsamda e-devlet uygulamamız dijital dönüşümümüzü destekleyen en önemli proje. 682 kurumun entegre olduğu bu projeyi şu an 50 milyon 960 bin vatandaşımız kullanıyor. Bu uygulamada her gün karşılaştığımız yeni gelişmeler yakın zamanda dijital bir devlet olabilme gücümüzü artırıyor. Dünya ülkelerine baktığımızda da yoğun bir dijitalleşme atılımının yaşandığını görüyoruz. Özellik dijitalleşme olgusu kamu yetkilileri tarafından ele alınınca daha da başarılı işleyebiliyor. Örneğin, İtalya Ekonomi ve Maliye Bakanlığı vatandaş çağrılarını yönetmek için yapay zekâ odaklı bir yardım masası uygulamaya koydu. Yine Singapur hükümetinin vatandaştan gelen soruları yönetmek üzere yapay zekâ tabanlı uygulamaları kullandığını biliyoruz. Bu dönüşüme Estonya hükümetini de örnek verebiliriz, bildiğiniz gibi Estonya dijital devlet olarak anılıyor günümüzde; ülkede her şey dijital ortamda yapılıyor ve yapay zekânın katkısı çok büyük.

Ülkemizde bu konuda atılan adımlardan belki de en önemlisi T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin kurularak aktif bir şekilde çalışmaya başlamasını çok önemsiyoruz. Farklı kurumların ayrı ayrı sürdürdüğü dijitalleşme çalışmalarının tek bir kurum adında Cumhurbaşkanlığı çatısı altında birleşmesi ülkemizde kamuda dijital dönüşüme ivme kazandıracaktır.

Sizce Dünyayı değiştirecek teknolojiler nelerdir?

Aslında genel olarak her yeni ve yıkıcı teknolojinin dünyayı dönüştürmesi ve değiştirmesi beklenir. Ancak bu değişimin ülkelerin, şirketlerin ve en önemlisi insanların yararına olması gerekiyor. Ülkemizdeki etkilerini değerlendirmek gerekirse bu teknolojilerin yerli ve milli kaynaklarla üretilip ülkemize fayda sağlayacak alanlarda kullanılması çok önemli. Teknopark İstanbul olarak yeni teknolojilerin gelişimlerini yakından takip ediyoruz. Bu teknolojileri ülkemizin milli teknoloji hamlesine katkı sağlamak üzere kullanan tüm girişimcilerimize ve değerli şirketlerimize de kapımız her zaman açık. Bildiğiniz gibi yeni fikirler daha çok girişimcilerden çıkıyor; yeni ürünler, servisler öncekilerin yerini alıyor. Bu durum ekonomilerin de itici gücünü oluşturuyor. Biz de kuluçka merkezimizle bu ekosisteme katkı veriyoruz.

Dünyayı değiştireceğini düşündüğüm teknolojilerden bahsedecek olursak elbette yapay zekâ başta geliyor. Yapay zekânın gelecekte insan zekâsına bir alternatif haline gelmesi bilim dünyasınca oldukça muhtemel kabul ediliyor ve bu gelişmenin getireceği yeniliklerin etkisinin devasa olması bekleniyor. Yapılan araştırmalar da bu teknolojinin geleceğin dünyasında vazgeçilmez olduğunu öngörüyor. Örneğin; Accenture Danışmanlık şirketinin Artificial Intelligence, Genue Impact adlı araştırmasına göre yapay zekânın 2035 yılına kadar gelişmiş ülkelerde yıllık ekonomik büyüme oranlarını ikiye katlama ve işgücü üretkenliğini %40’a kadar artırma potansiyeline sahip olduğu görülüyor. Hal böyle olunca yapay zekâ teknolojisinin dünyayı değiştirecek ve dönüştürecek teknolojilerin başında geleceğini tahmin etmek zor değil.

Yapay zekânın yanı sıra 3D baskı teknolojisinin de dünya tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu gözlemliyoruz. Endüstriyel alandan uzay çalışmalarına kadar uzanan geniş bir yelpazeyle üç boyutlu baskının gelecekte bu ve benzeri alanlarda yarattığı etkinin artması kaçınılmaz olacaktır. Nesnelerin interneti (IOT) alanında da çok yol kat edileceğini ve böylece bu tür teknolojilerin insan hayatını çok fazla etkileyerek geleceğe yön vereceğine inanıyorum. Ayrıca giyilebilir teknolojiler hayatımızda daha fazla yer alacaklar, hayatımızı oldukça değiştirecekler. Örneğin savaş uçağı pilotlarının kasklarında beyin dalgalarını kontrol eden, hem yorgunluk hem de stres durumlarını takip eden sistemler var. Böylece pilotun aldığı ve alacağı kararların takibi yapılabiliyor. Aslında benzer teknolojiler Google Glass gibi ürünlere adapte edilirse, buna şaşırmamak lazım.

Yerli ve Milli Teknolojiler konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye Yerli ve Milli Teknolojilerde hangi aşamada, kullanımının artırılmasının sağlayacağı faydalar nelerdir? Kurumunuz hangi aşamada, planlarınız nelerdir?

Özellikle üretim yerine bilime dayalı yenilikçi ekonomilere sahip olmak isteyen ülkelerde teknolojik atılımlarla gelişim olgusu çokça önemseniyor ve hükümet politikaları bu yönde gelişiyor. Ülkemiz de yerli ve milli teknolojileriyle ülke ekonomimizi kalkındırmayı, özellikle savunma sanayi alanında dünyaya teknoloji ihraç eden bir ülke haline gelmeyi 2023 vizyonu çerçevesinde ele alıyor. Milli teknoloji hamlesi kapsamında “Teknoloji Odaklı Sanayi Programı’’nı başlatan ülkemiz artık kendi teknolojisini üreten bir ülke haline geliyor.

Özellikle savunma sanayi alanında ciddi anlamda dünyanın tercih ettiği projeler hayata geçiriliyor. Türk mühendislerimiz ülkemizin tüm dünyada gururlandığı kritik projelere imza atıyor. Bugün kendi insansız hava aracımızı geliştirmiş, kendi sismik araştırma gemimizi üretmiş durumdayız. Bu çalışmalar milli teknoloji hamlesi çerçevesinde doğru yönde ilerlediğimizin en önemli kanıtı. Teknopark İstanbul olarak yerli teknoloji geliştiren, ülkemizin gururu şirketlere ev sahipliği yapıyoruz. Teknopark İstanbul’da şu an 2000’den fazla proje üzerinde çalışılıyor. Bunlar arasında MİLGEM Korvet, Altay Tankı, Anka İHA, LHD Amfibi Hücum Gemisi ve Oruç Reis gibi savunma sanayisinin önde gelen Ar-Ge projeleri yer alıyor. Teknopark İstanbul olarak milli teknoloji hamlemizi güçlendiren bu projelere büyük katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz.

Türkiye’de bilişim alanındaki girişimcilik ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

Milli Teknoloji Hamlesi kapsamında genç nüfusun özendirilmesi ve desteklenmesiyle ülkemizdeki girişimcilik ekosistemi giderek gelişiyor. Ekosistemin her alanında ciddi bir hareketlilik söz konusu. Girişimcilik ekosisteminde en önemli konunun ise kuluçka merkezleri olduğunu düşünüyorum. Zira girişimcinin başarıya ulaşması için fikrini geliştirebileceği imkanlar sunulmalı. Bu noktada kuluçka merkezleri kritik bir önem taşıyor. Girişimciye sunduğu çalışma alanları, teknik altyapılar ve imkanlarla fikrinin geliştirme imkânı sunuyor. Girişimciler, çalışmalarının yatırımcıya ulaşması adımına kadar her süreçte kuluçka merkezi yöneticilerinin desteğini hissediyor ve fikirlerine daha çok inanarak yatırımcıya ürünü en iyi şekilde sunuyor.

Biz de kuluçka merkezimiz Cube Incubation’da girişimcilerimize pek çok imkân sunuyor ve her adımlarında destekçileri oluyoruz. Sıfır maliyetle markalaşma eğitimleri verdiğimiz Cube Incubation’da girişimciler 300 metrekarelik alana kurulu Biyoküp Laboratuvarı’ndan, 100 metrekarelik alana kurulu Temiz Odalar’dan, Post Kuluçka Alanı’ndan ve 400 metrekarelik alana kurulması planlanan Prototipleme Merkezi’nden ücretsiz ya da çok düşük bir maliyet karşılığında yararlanabiliyor. 2020 yılı sonunda tamamlanacak yeni kuluçka merkezi binamız ile toplamda 5000 m2 bir alanı girişimcilerimize ayırmış olacağız.

Kuluçka merkezinde girişimcilerimiz iş planı hazırlama, başarılı sunum teknikleri, pazarlama, finans gibi konularda eğitim ve mentörlük imkânlarından sıfır maliyetle yararlanıyor; mali desteklere ulaşmak noktasında bedelsiz danışmanlık hizmeti alıyor. Tüm bunlarla birlikte sağlanan yan imkânlarla da ofis alanı, açık çalışma alanları, toplantı odaları, internet ve telefon hizmetlerini bedelsiz karşılayarak 18 ay boyunca yararlanabiliyorlar.

Siber Güvenlik konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye Siber Güvenlikte hangi aşamada? Kurumunuz hangi aşamada, planlarınız nelerdir?

Siber güvenlik artık tüm dünyanın üzerinde titizlikle durduğu bir alan haline geldi. Özellikle devletlerin verilerinin güvende olması adeta bir zorunluluk halini aldı. Araştırma kuruluşu Reportlinker’ın COVID-19 sonrası senaryolarını kapsayan raporuna göre şu anda 15,8 milyar dolarlık büyüklüğe sahip olan küresel siber güvenlik pazarının 2025’te 22,2 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. Pazarda startuplar da önemli bir yer teşkil ediyor ve bu şirketlere yönelik yatırımlar da her geçen gün artıyor. Şu an dünya genelinde 21 binden fazla siber güvenlik startupı bulunuyor. Crunchbase verilerine göre 2020’de 268 girişim ortalama 4,7 milyar dolar yatırım aldı. Konu ülkeler bazında değerlendirildiğinde ise bugün Kuzey Amerika %36,7’lik bir gelir payı ile siber güvenlik pazarında lider konumda. Onu Asya pasifik ülkeleri takip ediyor.

Ülkemiz şu anda da siber güvenlik alanında oldukça güçlü ve dünyada en tepede sayılacak ülkeler arasına girecek konumdayız. Ancak yerli teknolojilerimizin daha fazla gelişmesi ve dünyaya ihraç edilebilir konuma gelmesi gerekiyor. Özel olarak bu tip altyapı ve imkanları da biz sunduğumuzda siber güvenlik üzerinde çok iyi sonuçlar alacağız. Biz Teknopark İstanbul olarak yakın zamanda açacağımız siber güvenlik kuluçka merkezimizle bu alandaki yerli startupları yakından destekleyeceğiz. T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı ve Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi’yle birlikte çalışıyoruz.

Öte yandan siber güvenlik alanında nitelikli Ar-Ge mühendislerinin yetiştirilmesi için de T.C Milli Eğitim Bakanlığı öncülüğünde Savunma Sanayii Başkanlığı, Dijital Dönüşüm Ofisi, Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi’nin katkılarıyla Türkiye’nin ilk siber güvenlik lisesi olan Teknopark İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni kampüsümüzde açtık. Meslek lisemiz siber güvenlik alanında çalışan firmalarla bir arada yetişecek öğrencilerimiz için oldukça verimli olacak. Gençlerimizi Teknopark İstanbul’daki firmalarımızla birçok uygulamada bir araya getireceğiz. Bunlar geleceğe dair çok güzel planlar. Bu çalışmalarımız ile ülkemiz, küresel siber güvenlik pazarından hak ettiği payı alacak.

Türkiye Savunma Sanayi ve Savunma Teknolojilerinde hangi aşamada?

Tüm dünyada öncelikli sektörler arasında değerlendirilen savunma sanayiine yönelik, ülkemizde de son yıllarda ciddi yatırımlar yapılıyor. Ülke olarak bu alanda özellikle son 18 yılda geliştirdiğimiz milli teknolojilerle önemli bir mesafe kaydettik. Bildiğiniz gibi dünyanın en büyük 100 savunma sanayii şirketi listesinde 7 şirketimiz yer aldı. Bugün yerlilik oranlarımız %20 seviyelerinden %75’lere kadar ulaşmış durumda. Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği’nin (SaSaD) Nisan ayında yayınlanan 2019 yılı raporuna göre; 2019 yılında savunma sanayi sektörünün ihracatı 3 milyar 68 milyon dolar. 2019 yılı savunma sanayii yurt içi ve yurt dışı satışlar toplamı ise 10 milyar 884 milyon dolar. Bu verilere göre sektörde Ar-Ge harcamaları 1 milyar 672 milyon dolar olarak gerçekleşmiş durumda. Tüm bu rakamlar savunma sanayiimizde başarılı projelerin yürütüldüğünü kanıtlıyor. Buna ek olarak geliştirdiğimiz teknolojileri dünyaya ihraç etmemiz de kritik bir önem taşıyor. Biz, Teknopark İstanbul olarak, Türk savunma sanayimizin Ar-Ge üssü olarak şirketlerimize destek vermeye ve ülkemizin savunma sanayi alanında lider ülke konumuna gelmesi için çalışmalar yürütmeye devam edeceğiz.