Sigorta Sektörü Pandemi Sınavından Tam Not Aldı

 

Türkiye’de sigortacılığın çatı kuruluşu Türkiye Sigorta Birliği (TSB) tarafından 31 Mayıs-4 Haziran tarihleri arasında düzenlenen “Sigorta Haftası”, bugün gerçekleşen kapanış panelleriyle tamamlandı. Sigorta Buluşmaları Panellerinin son gününde uzman konuklar doğal afetler ve pandemi karşısında sigortacılık sektörünün başarılı yönetiminin yanı sıra kapsayıcı ve güvence veren konumunun altını çizdi.  Uzmanlar ayrıca Trafik Sigortası konusunda yeni kanuni düzenlemenin önemine de değindi.

 

Türkiye’de sigortacılığın referans merkezi Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) bu yıl 10. kez düzenlediği, sigorta sektörünün en önemli buluşmalarından Sigorta Haftası, “Türkiye Doğal Afetlere Karşı Nasıl Hazırlanıyor? Sigorta Sektörü Bu Süreçte Nasıl Bir Rol Üstlenecek?” ve “Sigorta Sektörü Pandemide Nasıl Bir Sınav Verdi? – Trafik Sigortasındaki Son Gelişmeler” başlıklı iki panelle sona erdi.

Hafta boyunca deneyimli gazeteci Hakan Çelik’in moderatörlüğünde gerçekleşen panellerde sigorta sektörünün ekonomiye katkısı, COVID-19 sürecinde sektörün ortaya koyduğu performans, gelecek trendleri, sağlık, trafik, alacak sigortaları ve Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) gibi birçok önemli konu uzmanlar tarafından ele alındı.

Doğal afetlere karşı tedbir almak mümkün

Sigorta Haftası’nın kapanış günü oturumlarının ilkinde “Türkiye Doğal Afetlere Karşı Nasıl Hazırlanıyor? Sigorta Sektörü Bu Süreçte Nasıl Bir Rol Üstlenecek?” isimli panelde DASK Yönetim Kurulu Başkanı Mete Güler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü ve DASK Yönetim Kurulu Üyesi Vedad Gürgen, Türk Reasürans Genel Müdür Yardımcısı ve DASK Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Turgut ve Jeoloji Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür yer aldı.

Panelde değerlendirmelerde bulunan DASK Yönetim Kurulu Başkanı Mete Güler deprem konusuna değinerek “DASK olarak ülkemizde önemli bir misyonu yerine getirmeye çalışıyoruz. Deprem maalesef ülkemizin bir gerçeği ve bu konuda farkındalığı, bilinci artırmak zorundayız. Dünya’daki pek çok deprem riski taşıyan ülkeye baktığımızda, yüzde 58 oranında yaygınlaşan DASK açısından Türkiye iyi bir durumdadır diyebiliriz. Ancak hedef yüzde 100 yaygınlık olmalıdır. Depremleri yaşadıkça değil, depremler olmadan önlemlerimizi almaya mecburuz. Geçtiğimiz yıl bizleri kedere boğan iki büyük deprem hadisesi yaşandı. Keşke olmasa dediğimiz bu depremler sonucunda toplam 640 milyon TL tazminat ödemesi gerçekleştirerek vatandaşlarımızın yanında olduk. Vatandaşlarımıza, DASK poliçelerini ihmal etmeme konusunda bir kez daha çağrı yapmak istiyorum”, dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü ve DASK Yönetim Kurulu Üyesi Vedad Gürgen ise panelde şu ifadelere yer verdi: “Deprem, sigortacılık anlamında en hassas konulardan ancak sel, heyelan gibi doğal afetlerle birlikte ne yazık ki insan eliyle ortaya çıkan felaketler de var. Doğanın depremler gibi kaçınılmaz gerçekleri malumumuz. Ancak depremin yıkıcı etkilerinin önüne geçmenin sağlam binaların inşa edilmesiyle mümkün olduğu da ayrıca gerçek. Bu bilinç, 1999 depremiyle ancak kavranabildi. Maalesef, İzmir depreminde yıkılan bina sayısı 7 ancak kayıp sayımız neredeyse 200’lere yakın. Kentsel dönüşüm konusunun bu anlamda kritik öneme sahip olduğunun altını çizmek istiyorum.”

Türk Reasürans Genel Müdür Yardımcısı ve DASK Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Turgut da DASK’ın her türlü senaryo üzerinde çalıştığına vurgu yaparak “DASK olarak bütün senaryolarımızı hazır tutmaya çalışıyoruz. Muhtemel büyük bir depremde en büyük yıkımın Marmara Bölgesi’nde olabileceğini öngörüyoruz ve DASK kapsamında sigortalanmış kaybın ortalama 40 milyar TL dolaylarında çıkacağını tahmin ediyoruz. Bu noktada DASK olarak bu hasarı karşılayabilecek güce sahibiz. Zorunlu DASK sigortasına sahip hanelerin oranı ülkemizde yüzde 58 seviyelerinde. Son 20 yılda yüzde 4 seviyelerinden bu noktaya geldik, önümüzdeki süreçte bu seviyeleri daha da yukarılara taşımak istiyoruz” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

Deprem konusunda Türkiye’deki uzman isimlerden olan Prof. Dr. Naci Görür ise “Marmara Bölgesi 1999 yılındaki depremlerin ardından bir sonraki deprem için bir tehdit alanı haline gelmiştir. Kuzey Anadolu fayının bir özelliği vardır; her nerede büyük bir deprem olursa, onun batısı bir sonraki deprem için hedef haline gelir. 1999 yılındaki depremler sonucu Marmara’nın altında sismik bir boşluk oluştu. Bu sebepten de Marmara Bölgesi maalesef olası bir depreme gebedir” yorumunda bulundu.

Kentsel dönüşüm konusunda da değerlendirmelerde bulunan Görür “Kentsel dönüşüm konusunun temeline can emniyeti ve deprem güvenliği koyulmalı. Bir yerde kentsel dönüşüm yapılıyorsa rant değil başta can güvenliği olmak üzere, hız ve ekonomi konuları ön plana çıkmalı” dedi.

Sigorta sektörü pandemide sigortalıların yanında oldu

10. Sigorta Haftası’nda günün ve haftanın son oturumunda “Sigorta Sektörü Pandemide Nasıl Bir Sınav Verdi? – Trafik Sigortasındaki Son Gelişmeler” panelinde TSB Yönetim Kurulu Üyesi ve HDI Sigorta Genel Müdürü Ceyhan Hancıoğlu, SEİK Başkanı Ahmet Nedim Erdem, SAİK Başkanı Levent Korkut ile Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Başkanı Selcen Gür açıklamalarda bulundular.

Pandemi sürecine ilişkin değerlendirmelerini paylaşan TSB Yönetim Kurulu Üyesi ve HDI Sigorta Genel Müdürü Ceyhan Hancıoğlu “Son 1,5 yıl deprem ve sel gibi doğal afetlerin yanında pandeminin de olumsuz etkileriyle geçti. Kuşkusuz hiç beklemediğimiz bir dönemdi ancak birçok konuya hızlı adapte olmaya çalıştık. Dijitalleşme bu konuların başında geliyor. Sektör açısındansa Haziran 2020’ye kadar durgunluk hakimken bu tarihten sonra sektör tekrar hareketlenmeye başladı. Yıl sonunda enflasyon oranının üstünde bir oranla sektörü büyüttük. Sektör olarak geçtiğimiz yıl 44 milyar TL tazminat üstlendik; deprem felaketlerinde ve Kovid-19 kaynaklı olarak hastalık ve sağlık sigortalarında ödenen tazminatlarla halkımıza bugüne değin 2 milyar TL gibi bir önemli bir destek sağladık” ifadelerine yer verdi.

Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği Başkanı Selcen Gür ise “Brokerler olarak hem şirketler hem de sigortalılarla bire bir çalışırken tüm bu süreçleri dijitale taşıdık. Pandemiye rağmen yenileme çalışmalarımız sürdürdük. Bu dönemde tamamlayıcı sağlık sigortalarının ön plana çıktığını gördük. Sigorta şirketlerinin de Kovid-19’u teminat kapsamına alması çok önemli bir gelişme oldu” dedi. Selcen Gür sektörün bundan sonraki sürecine ilişkin de sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Dünyada son yıllarda ‘fijital’ kavramı öne çıktı. Fiziksel ve dijital kelimelerinin birleşmesiyle oluşan ‘fijital’ kavramı sigortacılığı da oldukça etkiliyor. Dijital eşitsizliğin ve siber saldırıların arttığı bir ortamda önümüzdeki süreç için hem sektör hem de sigortalılar olarak kendimizi hazırlamalıyız. Öngörülemeyen durumlar için dünyada ‘parametrik sigorta’ kavramı rağbet görüyor, bu gibi yeni ürünler gelecekte daha çok karşımıza çıkacak.”

Pandemi sürecindeki faaliyetleri değerlendiren SAİK Başkanı Levent Korkut da “Acenteler olarak sahada yoğun çalışmalar içerisinde olduk ve pandemi döneminde sigortanın çok önemli bir ihtiyaç olduğuna vurgu yaptık. Sigortalılarla yalnızca iş ilişkisi içerisinde olmadık ve bize duydukların güveni boşa çıkarmadık. Cansiperane faaliyetlerimizi sürdürdük. Anadolu’nun en ücra köşelerinde bu güven ilişkisi ve sorumluluk bilinciyle sigortalılarımızın yanında durduk. Pandemi bize bir kez daha gösterdi ki; satış odaklılık yerine hizmet odaklı olmayı ve güven unsurunu ön plana çıkarmayı hedeflemeli ve böylelikle sektörümüzü büyütmeliyiz” şeklinde konuştu. Korkut, son olarak, çalışma sistemimizi belirlerken, müşteri odaklı davranmalı ve acentelik hizmetlerimizde geleneksel ve dijital olanı birbirinin alternatifi olarak değil, tamamlayıcısı olarak görmeliyiz” dedi.

SEİK Başkanı Ahmet Nedim Erdem de paneldeki konuşmasında “Eksperlik mesleğinin sürekli risk barındıran bir yönü var. Ancak gerekli önlemleri alarak pandemi sürecine hızla adapte olduk. Çeşitli durumlarda uzaktan eksperlik hizmetleri de verdik. Sigortalılarla ilişkiler noktasında üst düzey çaba sarf ettiğimiz bir dönem oldu. Özellikle İzmir depremi bu süreçte bizler için zorlayıcıydı. Pandemi sürecindeki eksperlik süreçlerinde ne yazık ki kaybettiğimiz 2 arkadaşımız oldu. Her türlü zorlu koşula rağmen pandemi sürecinde çalışmalarımıza devam ettiğimizi ve kesintisiz hizmet verdiğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.

Trafik sigortalarında güncel gelişmeler

Son dönemlerde gündemde olan trafik sigortalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Ceyhan Hancıoğlu ise şu ifadelere yer verdi: “Trafik sigortaları ile ilgili tasarının önümüzdeki hafta TBMM Genel Kurul gündemine gelmesini bekliyoruz. Tazminat hesaplama modellerinin daha standart hale getirilmesini, hesaplamaların hakkaniyetli ve şeffaf olmasını arzuluyoruz. Dolayısıyla toplumsal faydası ön planda olan trafik sigortasında sektör olarak amacımız kâr elde etmekten ziyade hiçbir sigortalımızın ve hak sahibimizin mağduriyetine sebebiyet vermeden, bilimsel yöntemlere göre hesaplanan tazminatın, doğru kişiye en hızlı sürede ödenmesinin sağlanmasıdır. Zorunlu trafik sigortası tazminat hesaplamalarında standardizasyonun sağlanabilmesi bu amaca ulaşmak adına en önemli araçtır.”